Disleksi, bireylerin okuma, yazma ve dil becerilerinde yaşadığı zorlukları tanımlayan bir öğrenme farklılığıdır. Özellikle okuma güçlüğü olarak bilinse de, disleksinin etkileri bireyden bireye farklılık gösterebilir. Zeka seviyesi normal veya üzeri olan kişilerde görülmesi, disleksiyi ayırt edici kılan bir özellik olarak dikkat çeker. Bu nedenle, disleksi edinilmiş bir problem değil, nörolojik bir farklılıktır. Eğitim sürecinde erken …
Bipolar Nedir? Bipolar Bozukluk Belirtileri Nelerdir? Bipolar nedir sorusuna cevap ararken, aslında bir kişinin duygu durumlarındaki keskin değişimleri anlamaya çalışıyoruz. Bipolar bozukluk, insanın ruh hali ve enerji seviyelerinde ani değişikliklere yol açan bir psikiyatrik durumdur. Genellikle mani ve depresyon dönemleri arasında gidip gelen bu bozukluk, kişinin günlük yaşamını olumsuz etkileyebilir. Bu yüzden, belirtilerinin farkında olmak …
Narsist ne demek? Bu soru, sosyal ilişkilerde zaman zaman karşımıza çıkan bir kişilik tipini anlamak adına önemlidir. Narsist kişi, genellikle kendini aşırı beğenme, empati eksikliği ve başkalarının duygularına duyarsız kalma gibi özelliklerle tanınır. Ancak, narsist kelimesi günlük dilde sık kullanılsa da, bu kişilik yapısının altında yatan psikolojik dinamikler oldukça karmaşıktır. Narsistik kişilik bozukluğunu ve belirtilerini …
Anksiyete, günlük yaşamın doğal bir parçası olsa da bazen, bireylerin hayat kalitesini önemli ölçüde etkileyebiliyor. Anksiyete nedir sorusuna cevap ararken, bu durumun sadece kaygı ve endişe hali olmadığını anlamak önemlidir. Çeşitli fiziksel ve psikolojik belirtilerle kendini gösteren bu durum, kişinin sosyal ilişkilerini, iş hayatını ve genel sağlığını olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Bu makalede, anksiyetenin ne olduğunu …
Sınır kelimesi TDK’da iki komşu devletin topraklarını birbirinden ayıran çizgi, hudut; bir şeyin yayılabileceği veya genişleyebileceği son çizgi, uç; bir şeyin nicelik bakımından inebileceği veya çıkabileceği en alt ve en üst yer, limit gibi açıklamalarla tanımlanmıştır. Toplumumuzda sınır kavramı biraz daha mesafe, soğukluk ya da uzaklık gibi daha olumsuz anlamlara gelmeye meyilli bir kapıya çıkıyor. …
2020’den beri hayatımızda pek çok şey değişti. Değişen şeyleri görme ve anlamlandırma sürecimiz de henüz devam ediyor. Bir yandan, bu değişimlerin bazı etkileri de kaçınılmaz. Pandeminin ikinci senesini henüz geride bırakırken, neler olup bittiğine bakıp anlamlandırma çabası içinde olabiliriz. Pek çok duygu ve deneyimden geçmiş olduğumuzu fark edebiliriz. Herkesin deneyimi kendi içinde biricik olmakla beraber, …
Psikoterapi, kendi içinde çeşitli yaklaşımlara/ekollere ayrılır. Bazı psikoterapi ekolleri süresi sınırlandırılmış bir şekilde ve belirli bir hedef dahilinde ilerler. Bazı psikoterapi yaklaşımları ise nokta atışı çalışmadan ziyade, ‘kendini keşfetme’ bağlamında daha çok yüzeyden derine inmeyi amaçlar. Psikodinamik psikoterapi de bu tür bir çalışmadır. Burada sıkça karşılaştığımız yanlış bir varsayım, kişinin ruhsallığının derinine inme yolundan giden …
Akademik bir araştırma yaparken verilerin geçerlilik ve güvenilirliğinin olması, analize başlamak için en önemli ve ilk koşul olur. Çalışmanın gidişatı ve sonuçlarındaki tutarlılık çalışmanın gücünü artırır. Aynı zamanda araştırmacıdan çalışmasını tarafsız bir şekilde ve güven ışığında yapması beklenir. Bu dursun burada. Bir bebek büyürken ebeveyninden ya da bakım vereninden temel gereksinimlerinin karşılanmasını beklerken aynı zamanda …
Psikoterapiye başvurmak isteyen kişilerin en çok merak ettiği konuların başında terapinin ne kadar sürmesi gerektiği ve sıklığı gelir. Henüz ilk adımı atmadan önce veya başladıktan hemen sonra zihninizden bu düşünceler geçebilir: “kaç hafta/ay sürecek? her hafta gitmem gerekir mi? yıllarca terapiye mi gideceğim?” Öncelikle psikoterapi, başlangıcı olduğu gibi sonlandırma süreci de olan bir çalışmadır. Terapinin …
Bugün psikoterapi adı altına giren tüm ekollerin 1895 yılında S. Freud ve J. Breuer’in gerçekleştirdiği çalışmalardan türediğini söylenebilir. O zamanlar ruhsallığın, zihin ve bedenle iç içe bir bütün olduğu görüşü pek yaygın olmamakla birlikte, bazı rahatsızlıkların hiçbir organik kökeni olmaması ve tıbbi müdahalelerle tedavi edilememesi dikkat çekiciydi. Freud’un sonradan ‘konuşma terapisi’ olarak adlandırdığı ve yıllar …